1 . LOBİ VE LOBİCİLİK
Günümüzde iletişim ; reklam, halkla ilişkiler, radyo, televizyon, sinema, gazetecilik
konularını içine alan bir tanım, bir iş sahası... Her biri birbiri ile bir şekilde ilintili, iletişim
içinde, hepsinin kendi başlıkları altında, alt kolları, alt iş sahaları var. Örneğin, daha çok
halkla ilişkiler ana başlığı altında ele alınan bir konu olan lobicilik.Yine son on yıl içinde,
ülkemizde de çok sık duyulmaya ve telafuz edilmeye başlanan lobi ve lobicilik ; bazen siyaset
hayatımızın içinde, uluslararası platformlarda, bazen de iş dünyamızda, şirketlerarası,
markalararası büyük yarışta kısaca birçok yerde karşımıza çıkıyor.
Lobi kavramı, hol, koridor, ve kulis gibi anlamlara gelmesine rağmen daha çok
“Bazı yolsuz çıkarlar sağlamak amacıyla biraraya gelerek parlemento koridorlarında , nüfuslu
çevrelerde , basında ... çıkarcı bir siyaseti geçerli kılmaya çalışan kimselerin oluşturduğu bir
parlemento üyeleri ve halkın buluştuğu salondan çıkmıştır.
Yapılan başka bir tanımda ise; lobicilik; baskı gruplarının amaçlarına varmak için
kongrede, parlementoda yaptıkları çalışmalar olarak ifade edilir. Kişilerin ya da özel çıkar
gruplarının siyasal karar alma sürecinin etkileme amacına yönelik girişimleri. Lobiciliğin ya
da diğer adıyla kanun simsarcılığının olmadığı siyasal sistem yoktur. Çoğunlukla meclis
koridorlarında yürütülen kulis çalışmalarına dayanmakla birlikte, bir yemek, ziyafet veya
partiler lobicilik için uygun zeminlerdir. Çalışmalar kongre ya da parlamento üyelerinin ikna
etmeye çalışmak, haklı bir dava peşinde olduğuna dair gerekli bilgi ve doküman sağlamak,
(1) Bayramoğlu , 1985
temsilcilerine destek sözü vermek gibi aktivitelerle sürdürülür. Ayrıca baskı grupları,
temsilcisi olduğu grubun talepleri doğrultusunda kanun tasarısı taslakları hazırlayarak,
bunların temsilciler vasıtasıyla yasalaşmasını sağlarlar. Yine baskı grupları propaganda yolu
ile kamuoyunda ve hükümette uygun bir hava oluşturmaya çalışırlar.Lobicilik yapan kişiler
güçlü bir ticari ya da tarımsal kuruluşun veya işçi sendikasının bu işle görevli memurları,
ücretle çalışan profesyonel lobiciler, istek ya da sorunlarını iletmeye çalışan sıradan
vatandaşlar olabilir.
Lobicilik ; özellikle siyaset dünyasında bireylerin ya da bazı grupların kanun
yapıcıları etkilemek için planlayıp , organize ettikleri her türlü girişim ve etkinliktir ve daha
geniş bir ifade ile lobicilik; bir fikri, bir ürünü, bir konuyu satma, kamuoyunda olumlu
izlenimler oluşturulmasını sağlama, lanse etme, yanlış izlenimleri silme yada düzeltme,
gerektiğinde baskı grupları yaratma, aleyhte olan bir durumu lehe çevirme olarakta
açıklanabilir.
Lobicilik; kamu yönetiminde daha çok yasa yapıcı ya da karar verici
konumunda olan kişileri bilgilendirme ve etiketleme çabalarıdır. Aynı zamanda karar
organları ile çıkar grupları arasındaki ilişki ağları ve etkileme süresidir. Anlaşılacağı üzere
lobicilik karar alma süreçlerine katılmayı ve bu sürece etki etmeyi amaçlamaktadır. “Siyasi
mekanizmaya yönelik bir halkla ilişkiler faaliyeti “ olarak görülmektedir. Belli bir grubun
ya da bir kesimin tanıtımını yapmak ve onun yaklaşımları, beklentileri doğrultusunda
kamuoyu oluşturmak olarak tanımlanabilen lobicilik halkla ilişkiler – duyurum kavramının
daha geniş ve kontrollü bir boyutunu oluşturur. Lobicilik, çağdaş demokrasilerde ,
hem ülke içi menfaat grupları tarafından hemde ülkenin genel menfaatleri doğrultusunda
uluslar arası bir boyutta gerçekleşebilir.
Lobiciliği yapan kişiler çoğalınca, ; dünyanın gelişmiş ülkelerinde özellikle
Avrupa ve lobiciliğin anavatanı Amerika’da lobicilik de bir iş, profesyonel bir meslek haline
Geldi. Lobicilik faaliyetleri ilk kez 1946 yılında Amerika’da “Federal Regulation of
Lobbiying Act “ ile yasal bir çerçeve içine alınmış, federal hükümetler lobicilik
faaliyetlerini, modern devlet sisteminin ve hükümet anlayışının önemli vazgeçilmez bir
unsuru olduğunu kabul etmişlerdir. Bundan sonra , tüm lobicilik faaliyetlerinde bulunan
kişiler Adalet Bakanlığı’na kayıtlı olarak çalışmalarını sürdürmüşler , bakanlığa her dört
ayda bir düzenli raporlarla bilgi vermişlerdir. Ancak 1976 yılında Washinton Post
gazetesi tarafından lobicilik konusunda yapılan bir araştırma yasaladaki bazı boşlukları
ortaya çıkarmış, kayıtlı 2000 civarında loici olmasına karşılık devlet dairalerinde 10000
civarında kişinin faaliyette bulunduğunu saptamıştır.1991’de yüürürlüğe giren yeni bir
kanunla bu işle uğraşan insanlara ve yaptıkları işlere bazı kısıtlamalar getirmiştir.
Bunlardan en önemlisi; özellikle, daha önce hükümette çalışıp, bu işi seçen kişilere
getirilen; işten ayrıldıktan sonra bir yıl süreyle profesyonel olarak bu işi yapmayacaklarıdır.
Ülkemizde lobicilik ; yakın zamana kadar halkla ilişkiler kapsamında
görülmeyen , ahlaki ve kanuni olmayan bir faaliyetti.Fakat tüm dünyada olduğu gibi
ülkemizde de lobi faaliyetleri gittikçe kabul görmeye başlamıştır.
2. MESLEK OLARAK LOBİCİLİK
Lobicilerin daha önceleri özellikle siyaset dünyasının yer altı faaliyetlerinin
yaptıkları bilinirdi. Fakat son yıllarda en saygın mesleklerden biri olma yolundadır.Çünkü,
özellikle Amerika’da lobiciliğin tüm çalışma sahaları, iş teknikleri yada bir ülkenin
haklarının savunulması , anlatılması , benimsetilmesi , haklı çıkarılması yolunda
faaliyetler,kanunlar tarafından denetim altına altındadır ve demokratik sistemin bütünsel
ve meşru bir parçası sayılmaktadır.Bu ülkede tarihi süreç içinde gelişen lobicilik
faaliyetleri bir çok kurum tarafından kullanılmaktadır ve sırf bu amaçla kurulan dev şirketler
sistemin önemli bir parçası haline gelmiştir. Buna karşın birçok Avrupa ülkesinde konuya
kuşkuyla yaklaşılmaktadır. Özellikle,uygulamadaki hatalar ve suistimallerden dolayı
lobiciliğin ahlak dışı bir uygulama olduğu ve siyasilerle hukuk dışı bağlantılar kurulması
şeklinde anlayışlar bulunmaktadır. Fakat dünyadaki genel kabule paralel olarak son yıllarda
çoğu ülke tarafından lobicilik kabul görmeye başlamış ve bu konuda faaliyet gösteren
kurumların sayısı artmıştır.
Özellikle lobicilik faaliyetlerinin dört ana grubu sayılan; işçi sendikaları, ticari
kuruluşlar,kurumlar ve“çıkar grupları”bu haklardan ve bu mesleğin inceliklerinden değişik
biçimlerde yararlanmakta bazı olabilecek başarısızlıkları pekala bir başarıya
çevirebilmektedirler. Çünkü lobiciler yasalar çerçevesinde her türlü teşkilatta kolayca yer
alabilmekte, kişi,firma, kurum, ve kuruluşların, ülkelerin birer birimi olarak
çalışabilmektedirler. Ayrıca lobiciler uzman oldukları sahalarda geniş bilgiyede sahiptirler.
Bu nedenlerle çoğu zaman; özellikle siyasi çevrelerde bilgilerine danışılan kişilerdir.
Lobicilik; bilgi toplayıcılar, temsilci ve ferdi lobiciler şeklinde üç gruba
ayrılabilir:
ü BİLGİ TOPLAYICILAR:Karar vericileri etkileyerek ilgili tam ve eksiksiz bilgi
toplamaya çalışırlar. Bu bilgiler gizli veya açık olabilir, stratejik veya özel
konularda kullanılabilir.
ü TEMSİLCİ LOBİCİLER:Hedef ülkelerde geçerli huku sistemini iyi bilen
belirli konularda uzmanlaşmış yasal danışmanlık yapan hukuk firmalarıdır.
ü FERDİ LOBİCİLER:Siyasal mekanıizma içerisinde karar organlarını
etkileyebilmek için müşterinin çıkarları doğrultusunda çalışmalarını devam
ettirirler
Lobicilik mesleğini yapan kişileri incelendiğinde , bu kişilerin belirli bir konuda eğitimleri olmadığını, ancak her işte başarılı olabilmenin temel şartının; eğitim olduğu gibi, bu konuda da eğitimin ön şart olduğunu görülüyor. Bu iş için eğitimi konusunda siyasal bilgiler, hukuk gibi konular tavsiye edilse de bu eğitimin içinde lobicilik konusunda uzman olunacak nitelikte bir ders programının olmadığı göze çarpıyor , ancak siyasal bilgiler, hukuk, uluslararası ilişkiler eğitiminin ve bu konulardaki bilgilerin bu işi, bu mesleği yapma, başarılı sonuçlar alma konusunda oldukça yardımcı olabildikleri, bilinen bir gerçek. Asıl alınması gereken eğitim ise; iletişim (genel anlamda), gazetecilik ve halkla ilişkiler gibi görülüyor... bunun nedeni ise , lobiciliğin de bir yerde; bir fikri, bir ürünü, bir konuyu satma, olumlu izlenimler yaratmasını sağlama, lanse etme, kamuoyu yaratma, yanlış izlenimleri silme ya da düzeltme, baskı gurupları yaratma, aleyhte olan bir durumu lehe çevirme faaliyetleri olması ve bu işleri iyi yapmanın bir "iletişim" işi olması. Yani iletişimin tüm tekniklerini iyi kullanabilme işi, yani; tüm iletişim araçlarını; medyayı, reklamı, halkla ilişkileri, yazı ve "dil"i... Çünkü "iletişim"ciler; yazılı ya da sözlü, tüm iletişim biçimlerini en iyi kullanan kişiler, çünkü "lobicilik"; temelde insanları etkileme işi olduğu biliniyor. Bunun gerçekleşmesi de öncelikle çok iyi konuşmakla ve gerektiğinde yazmakla, yani bir düşünceyi en iyi şekilde ifade etmekle oluyor, ki özellikle en çok kullanılan iletişim aracı mektuplardır, sonra; medya olarak göze çarpıyor.
Ayrıca iyi bir çevre de gerekliliklerden biri sayılıyor. Lobicilik için sadece eğitim, iyi, etkili bir iletişim becerisine sahip olmak da yetmiyor, geniş bir çevreye sahip olmak da gerekiyor, hem de gerçekten iyi dostluklar, arkadaşlıklar üzerine kurulmuş bir çevre... Büyük menfaatlere dayalı olmayan, sevgi, saygı, güven ve içtenliğe dayalı ilişkilerden oluşan bir çevre. Bu da, yapılan işin gereğine göre, iletişim sektörü, iş ya da özellikle siyaset dünyası içinde uzun yıllar harcamakla olmaktadır. Aynı zamanda tecrübeyi de getiren, uzun yıllara dayalı iş hayatı, lobicilik işini meslek edinmiş kişilere kişilerarası iletişimde önemli yararlar sağlamakta, neyi ne zaman yapması ya da yapmaması, neyi ne zaman, nerede konuşup konuşmaması, hatta ne kadar konuşması gerektiği konusunda birçok şeyi de zaman içinde öğretmektedir, aynı zamanda sabırlı olmayı, her türlü olumsuzluklara karşı dayanıklı ve kusursuz olmayı, çok az hata yapmayı da öğretir.
Lobicilikte, başarılı olmanın yolları: Başarılı bir lobici olabilmek için eğitimin, tecrübenin ve iyi bir çevrenin bu iş için ne kadar önemli olduğu bilinen bir gerçekve genel şart. Bu işte olumlu sonuçlar alabilmek için ise;
o Kişisel olarak güvenilir bir imaja sahip olmalı, bu imajı zedeleyecek hiçbir davranışta bulunmamalı,
o Gerçekten inanılmayan, iyi araştırılmayan, doğruluğu konusunda şüpheler olan bir konunun lobi çalışmaları asla yapılmamalı,
o Konu tam olarak anlaşılmalı, yapılacak çalışmaların stratejisi tüm detaylarına göre saptanmalı, planlanmalı,
o Yapılan planda savunma planları olduğu kadar saldırı planları da olmasına dikkat edilmeli,
o Güvenilir bilgi alma kanallarına sahip olunmalı,
o "Anahtar" kişiler, kurumlar iyi seçilebilmeli,
o Zamanlama iyi yapılmalı,
oLobi yapılan kişinin yetkileri asla kötüye kullandırılmamalı, yanlış bilgi verilerek yanlış rotalara saptırılmamalı, istenmeyen sonuçlarla karşılaşılmamalı, gerçeklerden ayrılmamalıdır,
o Anlatım yalın, kolay anlaşılır olmalı, yanlış anlaşılmalara yolaçacak uzun anlatım / yazımlara, gereksiz detaylara girilmemelidir,
o İletişim araçları çok isabetli seçilebilmelidir (mektup, gazete ilanı, gazetede haber, direkt görüşme vs.),
o Sanat ve estetikten anlamalı, gerektiğinde bir reklam, gerektiğinde bir halkla ilişkiler kampanyasını yönlendirecek "vizyon"a sahip olmalıdır,
o Rakipler asla küçümsenmemeli, kişilikler zedelenmemeli, saygı ölçülerine dikkat edilmeli,
o Karşı lobi grubunun çalışmaları iyi izlenmeli, takipçi olunmalı,
o Gerekli tüm toplantı, geziler, yemek, basın toplantıları, basın gezileri vs.’ye katılınmalı, alınan davetlere mümkün olduğunca gidilmeli,
o Bilgilenme başvurularına olumlu bakılmalı, yardımcı olunmalıdır,
o Sosyal klüpler ve derneklere üye olunmalı,
o Sabırlı, uzlaşmalı, yardımsever olunmalı, saldırgan olunmamalıdır,
o Alınacak sonuçlar iyi tahmin edilebilmeli,
o "Çevre" ile devamlı, iyi niyete, sevgiye, saygıya ve dürüstlüğe dayalı düzenli bir iletişim kurulmalı,
o Toplumun hassas olduğu konularda (çevre, tabii afetler vs.) gönüllü görevler alınmalı, hayır kurumlarına destek sağlanmasına yardımcı olunmalı,
o Birlikte çalışılan ekip gerektiğinde motive edilmelidir,
o Alçak gönüllü olunmalı,
o Yapılan çalışmalar sonucunda elde edilen başarı için övünmemeli, bu başarının keyfi, prestiji, adına çalışılan kişi/kuruluşa bırakılmalı, asla ön plana çıkılmamalıdır
Ülkemizde maalesef henüz lobiciliği iş dalı olarak kabul etmiş kuruluşlar mevcut değildir. Bazı reklam şirketlerinin halkla ilişkiler bölümlerinin yurtiçi lobicilikte zayıf adımlar atmay başladıkları görülmektedir. Ancak deneyimleri yeterli değildir. Bu bakımdan deneme- sınama – yanılma – düzeltme – tekrar deneme zincirinin dışına çıkılması bugün için mümkün görülmemektedir.
Yurtdışına yapılacak
3.LOBİCİLİK VE BASINLA İLİŞKİLER
Günümüzde gündemi genel olarak basın belirlemektedir. Bu, bir lobicinin asla unutmaması gereken bir konudur.
3.1.Medya’nın önemi:
Günümüzde medyanın her konuda hatta gündem yaratma, gündem belirleme konularında bile toplum üzerinde ve kamuoyu yaratma konusunda oldukça büyük etkileri vardır. Günümüzde gündemi genel olarak basın belirlemektedir. Bu, bir Lobicinin asla unutmaması gereken bir konudur.
Sadece Lobiciler değil, herkes, bir şekilde basını kullanmak için yoğun bir çaba içindedir; ülkeler, firmalar, kişiler (işadamları, siyasetçiler, sanatçılar vs.), Reklamcılar, Halkla İlişkilerciler...
Lobicilik de çok fazla "Basınla İlişkiler" gerektiren bir iştir ve tüm Lobiciler öyle ya da böyle basının gücünden yararlanmak istemektedirler hatta bunun zorundadırlar . Özellikle bir Lobici için yüksek tirajlı gazetelerin ilk sayfalarında ya da çok fazla "rating" alan televizyon kanallarının haber ya da konuya uygun özel programlarında yer almak oldukça önemlidir.Burada, sadece bu gazeteler ya da TV kanallarında yer almanın zorluğu yanında, bu işin doğru zamanda gerçekleştirilmesi de apayrı bir zorluktur. Yani bir Lobici için zamanlama oldukça önemlidir. Çünkü, zamanlamada yapılan bir hata, çok iyi planlanmış, başarıya ulaşma şansı oldukça yüksek bir Lobicilik faaliyetini bir anda mahvedebilir.
3.2. Hedef Kitlenin seçimi;
Zamanlama kadar hedeflenen kişi/kişilerin ya da gurubun seçimi de oldukça önemlidir. Ve yapılacak Lobi faaliyetlerinin kim/kimler üzerinde yoğunlaştırıldığında daha iyi sonuçlar alınabileceğinin, hatta ne gibi sonuçlar alınabileceğinin kestirilmesi Lobicinin uzmanlığı, üzerinde çalıştığı konuya hakimiyeti ve tecrübesi ile yakından ilgilidir. Burada "uzağı görmek" atılan her adımdan sonra ve ileri adımlarda neler olabileceğini önceden kestirebilmek ise apayrı, özel bir yetenek işidir...
3.3. Basınla İlişkiler’in "püf noktaları";
Gazeteciler devamlı olarak iyi, ilginç, hatta "sansasyonel" haberler peşinde koşarlar. Bu bilinen bir gerçektir. İşin sadece Halkla İlişkiler boyutunu incelediğimizde bile, bir halkla ilişkilercinin en önemli yaptığı işlerden birinin de basının ilgisini çekebilecek haberler yaratmak, üretmek olduğunu hepimiz biliriz. Bu, bir Lobici için de böyledir. Lobiciler de basının ilgisini çekebilecek haberler hazırlayıp basına verirler, basının gücünden mümkün olduğunca yararlanmaya çalışırlar.
Ancak tüm basın organlarına her gün yüzlerce haber, bilgi gelmektedir ve bunlar taşıdıkları öneme göre o yayın organının en uygun sayfalarında ya da (eğer bu bir televizyon kanalı ise) programları içinde yer almaktadır. Yani bir haberin yayınlanırlık şansı, o haberin tamamen kaynağına, sonra önemine bağlıdır (haberin "haber değeri").
Basın, isteyerek ya da istemeyerek, kendisine gelen tüm haber kaynaklarını devamlı olarak takip etmekte, hangi kaynaklardan daha iyi, daha doğru ya da bunun tam tersi haberler geldiğini değerlendirmektedir. Bunun için, belli bir süre içinde, devamlı olarak aynı kaynaktan gelen değersiz haberler zaman içinde bu haber kaynağı açısından olumsuz bir imaja dönüşeceğinden kurum ya da kişi bazında uzun vadeli, kalıcı başarılar için bu konunun ciddiye alınması oldukça önemlidir. Kötü imaja sahip bir haber kaynağı iseniz, zaman içinde ciddiye alınmayacağınız, arada bir gerçekten çok önemli bir haber bile geçseniz, bunun bile ilgi çekmeyeceği, ciddiye alınmayacağınız bilinen bir gerçek, sonuçtur...
Genelde bazı halkla ilişkilerciler ve Lobiciler, basında çalışan gazeteci arkadaşlarına, buradaki çevrelerine güvenirler. Ancak onlarında iyi bildiği gibi, bu avantaj, onların her zaman, o basın kuruluşlarına gönderdikleri haberlerin rahatlıkla yayınlanacağı anlamına gelmez.
Hatta ; zaman zaman bu işleri yapan kişiler basındaki bu arkadaşlarını rahatsız da ederler. Hatta bazen onların üzerinde gereksiz baskılar bile oluşturabilirler. Ancak bu zorlamalar, onların zaman içinde bu kişileri kaybetmelerine yol açabilir. Bu da uzun soluklarla elde edilen arkadaşlık ve dostlukların kaybedilmesi adına büyük bir zarardır. Oysa, iyi hazırlanmış, haber değeri olan bir haberin basının ilgisini çekmesi, bunun büyük ihtimalle yayınlanması kaçınılmazdır ve gereksiz zorlamalara çoğu zaman gerek bile yoktur.
3.4. Kime, hangi sayfaya?
Üretilen bir haberin, hangi yayın organın, hangi sayfasında yayınlanmasının daha
iyi sonuçlar vereceği, bu amaca ulaşmak için haberin kime gönderileceği ayrı bir iştir. Bu bir Lobici için, yukarıda hedeflenen kişilerin seçimindeki kadar önemli işlerden biri, bir tecrübe, bir kuvvetli tahmin işidir
3.5. Toplantılar
Lobicilik için davetler de oldukça önemlidir. Bu yüzden Lobiciler aldıkları her türlü davete mümkün olduğunca katılmalıdırlar. Herhangi bir nedenle katılınamayan önemli toplantılara ise bir şekilde telefon, telgraf, vs ile ulaşmak, (gerekiyor ise) özür dilemek, tebrik etmek, Lobicinin kendisini gündemde tutması açısından oldukça önemlidir. Ayrıca bu işte etkili sonuçlar almak için, arkadaşlık, dostluk ilişkilerinin devamlı olarak "sıcak" tutulmasında, çevrenin yeni kişilerle devamlı olarak genişletilmesinde büyük yarar vardır.
Özellikle toplantılar ve buralarda yapılan konuşmalar basının ilgisini çekmek için önemli ortamlardır. Ancak bu bir basın toplantısı ise, özellikle basına verilen demeçlerde bazı konulara özellikle dikkat edilmesinde önemli yararlar vardır. Yani bunlarda;
o Asla yalana kaçılmamalı,
o Dürüst olunmalı,
o Ciddi olunmalı (arada, az da olsa espri yapılabilir),
o Gereksiz laf "ağız" değiştirilmemeli,
o Açıklamalarda gereksiz detaylara girilmemeli,
o Bilinmeyen konularda konuşulmamalı, cevap verilmemeli, böyle bir durum olduğunda, bu açıkça söylenmeli, sorunun cevabının araştırılıp, daha sonra yanıtlanabileceği belirtilmeli,
o Yapılan konuşma ve açıklamalarda mutlaka enteresan, dinleyenlerin ilgisini çekebilecek bir şeyler bulunmalı,
o Boş, gereğinden fazla konuşulmamalı,
o Sır olması gereken konulara hiç girilmemeli,
o Gündem dışındaki başka konulara girilerek, ilgi gereksiz yere dağıtılmamalı, ana konunun önemi azaltılmamalıdır.
3.6. Basın Bültenleri;
Her çeşit iletişim aracı, ait olduğu kişi, kurum ya da kuruluş hakkında bir takım mesajlar vermektedir. Bu da bir imaja dönüşmektedir. Yani kağıttaki logo , kağıdın rengi, yazıyı bloklama şekli , kullanılan yazı karakteri, cümleler , noktalama işaretlerini kullanma biçimi ; dökümanda olan herşey. Hatta gönderme biçimi bile...
Konu "Lobicilik" olunca, bir Lobicinin en önemli iletişim araçlarından biri de; "Basın Bültenleri"dir. Ve Basın Bültenleri’nde bile dikkat edilecek birçok önemli nokta vardır.
Bunların başında, öncelikle yazım tekniğinin belirli kurallara uygun olmasının gerektiğidir. Ayrıca ;
o Yazılan kağıdın bir görsel kimliği (PR ya da Lobicilik şirketinin ya da Lobicinin kimliği) olmalıdır,
o Haberin çarpıcı bir başlığı olmalıdır,
o "Metin"de kısa, net ve kolay anlaşılır olunmalı, çok duyulmuş laflardan kaçınılmalıdır,
o Gereksiz detaylara girilmemelidir,
o Bültenin genel görünümünde, yazının genel dizaynında ve yazım dilinde ciddi olunmalıdır,
o Gönderilen yayın organları ve kişiler doğru seçilmeli, kişilerin isim ve "titr"leri doğru yazılmalıdır.
3.7. Lobiciliğin en yoğun olduğu sahalar;
Lobicilik, kendisini en yoğun olarak Amerika’da, özellikle de "Siyaset Sahnesi"nde göstermektedir. Özellikle seçim kampanyalarının yürütülmesi sırasında Lobiciler önemli görevler üstlenmektedirler orada. Bu sırada işçi sendikaları, siyasi guruplar, halkla ilişkiler şirketleri, iş çevreleri, basın kuruluşları, ideolojik kuruluşlar ve dernekler ile kongre üyeleri, senatörler ve halk arasında yoğun bir "İletişim Trafiği" yaşanmaktadır. Bu "trafik" içinde ve yapılan büyük tanıtım kampanyaları sırasında çok değişik reklam araçlarının yanında mektuplar, telefonlar, fakslar ve şimdilerde "e-mail"ler önemli roller üstlenmekte ve oynamaktadırlar.
Yine ABD’deki Lobicilik faaliyetlerini incelendiğinde, Lobicilik şirketlerinin ülke içindeki fikir, iş ve siyaset dünyasındaki konular için önemli roller oynadıkları kadar, yabancı ülkelerin Amerika’daki uluslararası platformlardaki çıkarlarını da korumak için profesyonelce ve yasalar çerçevesinde çalıştıklarını görülmekte.(İngiltere, İran, Ermenistan, Fransa, İsrail, Güney Afrika vs. için olduğu gibi.)
Neredeyse tüm dünya ülkelerini ABD içinde de güçlü olmaya, ABD’nin siyaset dünyasını da kendi menfaatleri doğrultusunda etkilemenin gerekli olduğuna, bu ülkenin tüm
dünya üzerindeki askeri ve ekonomik gücü itmektedir. Bu ülkeler, Lobiciliğin gücünden yeri geldikçe, hatta gelmedikçe bile ustaca yararlanmaya çalışmakta, bu çalışmalar sayesinde birçok olumsuzlukları kendi lehlerine çevirebilmekte, hatta "silaha sarılmak" artık en son akla gelen çarelerden biri olmaktadır. Bu da insanlık adına iyi de olmaktadır. Ve ülkeler, eskiye oranla muhtemel, silaha dayalı savaşlara daha zor sürüklenmekte, bu savaşların yerini artık daha çok ekonomik savaşlar almaktadır. Ancak bu silahsız savaşların bile ülkelere verdiği zararlar pek de küçümsenecek boyutlarda olmayabilmektedir.
4. LOBİ STRATEJİ VE TAKTİKLERİ
Lobicilik uygulama yöntemleri ve lobi stratejileri üçlü bir görünüm içinde karşımıza çıkmaktadır. Yöntemler olarak lobicilik:
· Doğrudan lobicilik yöntemleri
· Dolaylı lobicilik yöntemleri
· İletişim kanallarını açık tutmaya yönelik lobicilik yöntemleridir.
Lobicilik yöntemleri altında oluşturulan stratejileri şu şekilde sıralayabiliriz:
YASAL YOLLARA BAŞVURMA STRATEJİLERİ
Haksız kararların engellenmesi için idari müdahele sağlamak , yargı ile olumsuz kararı düzeltmek ve belge yaratmak esastır. Taktik faaliyetlerde ise;
· Dava açmak idari sağlamak ,
· Emsal yaratmak gibi faaliyetlerde bulunulur.
KOALİSYON-İŞBİRLİĞİ STRATEJİLERİ:
Aynı malları üreten işletmeler , aynı Pazar engelleri ile karşılaşan işletmeler ve yan sanayii dallarındaki aynı menfaat ve çıkarlara sahip örgütlü grupların lobicilerin ortak amaçlarını geçekleştirmek için işbirliği yada koalisyon yapmalarıdır.
SEÇMEN ETKİSİ VEYA BASKI STRATEJİLERİ
Lobi yapacak işletmenin dayandığı grup gücü, çalışanların yaratabileceği politik fonlar önem taşımaktadır. Bu çerçevede:
· Mektup ve telgraf kampanyaları
· Nüfuzlu üyelerin hedef karar vericileri etkilemek için kullanılması
· Genel kurul ve çeşitli toplantıların karar tutanaklarını kamuoyuna yayınlamak
· Politik yardım kampanyaları yapmak gibi taktik faaliyetler uygulanmaktadır.
ENFORMASYON STRATEJİLERİ:
Burada amaç , hedef karar vericiyi bilgi vererek iletişim kanallarını açık tutmaktır. Sağlam enformasyon işletmenin menfaatleri doğrultusunda olabileceği gibi işletme ile hiçbir ilgisi olmayan ve tamamen hedef karar vericinin çalışma,etkin olma ve amaçlarına uygun da olabilir. Burada asıl amaç hedef karar verici ile iletişim kanallarını açık tutmaktır. Örneğin, hedef karar vericinin ilgilendiği konularda veya onların çok önem verdiği ve ihtiyaç duyduğu konularda araştırmalar yaparak sunmaktadır. Araştırma maliyetleri tamamen işletme tarafından karşılanır. Genellikle uygulanan taktikler şunlardır:
· Araştırma sonuçları yayınalamak,
· Halkla ilişkiler faaliyetine girmek
· Uzmanlık bilgisi sağlamak
· Oturumlarda tanıklık etmektir.
ENGELLEMEK YADA KARŞI OLMAK STRATEJİLERİ:
Burada işletmenin bir çıkarı ile ilgili alınmış bir karara karşılık söz konusudur. Alınan kararlar haklı bile olsa medyada karar aleyhine yazılar yayınlanır. Her fırsatta kararın etkilediği gruplar ve karşı karşıya kalacakları sorunlar dile getirilir. Bu grupta karşılaşılan taktik ve faaliyetler şunlardır:
· Protestolar ve yürüyüşler,
· İhbar veifşaatlar,
· İşletme ortak ve çalışanlarını aksiyon içine çekmek gibi faaliyetlerdir.
Lobiciliğin başarısı temsil ettiği kitlenin özellikleriyle yakından ilgilidir. Kalabalık ve prestiji yüksek bir grubu temsil eden
Avrupa Birliği (AB) kurumlarında her anlamda sesinizi duyurmanız için bıkıp usanmadan lobicilik yapmak zorundasınız. AB nezdinde şu anda lobicilik yapan elliden fazla kurumda, 60 binden fazla kişi çalışıyor. Brüksel'de Türk lobiciliği ise giderek güçlenme eğiliminde. Türkiye'nin Helsinki zirvesinde aday ilan edilmesinin ardından, Tulu Gümüştekin başkanlığında kurulan Corporate&Public Strategy Advisory Group (CPS), Türkiye ağırlıklı çalışan tek AB lobi şirketi oldu. CPS bir yandan AB'nin icra organı AB Komisyonu'nun bütün ihalelerine girerken, diğer yandan Türkiye'de yatırım yapmak isteyen AB kuruluşlarına veya Türkiye'den AB'ye yatırım yapmak isteyen Türk şirketlerine danışmanlık hizmetleri veriyor. Gümüştekin'e göre, Helsinki süreci ile birlikte Türkiye'ye yatırımlar hızlandı.
Yurtdışındaki Türklerin lobicilik faaliyetleri güçleniyor mu?
Burada Türkiye-Amerika ve AB üçgeni önem kazanıyor. Her şeye bir bütün olarak bakmak önemli. Türkiye'de iş yapan herkes ya AB konusunda uzman ya da ABD konusunda. Ancak bunlar ayrılamaz bir paket. Bu üçgen
içinde İsrail de önemli. Bence ilişkilerin birinci ayağı AB ilişkileri. Gerek Brüksel, gerekse ABD'de lobiciliğin önemi Türkler arasında da kavranmaya başlandı. Biz temel olarak Türk şirketlerine veya AB içinde Türkiye'de yatırım yapmak isteyen yabancı şirketlere hizmet veriyoruz. Ancak, yatırımların gerçekleşmesi için Türk şirketlerinin buradaki kurum ve kuruluşlar nezdinde kendilerini anlatabilmeleri lazım. Bu da birtakım kurallara bağlı. Bir mevzuatla sıkıntınız varsa, o zaman o kurumla ilişkiniz olmak zorunda. Üye devlet olmanız işinizi kolaylaştırıyor. Biz Türkiye ağırlıklı çalışan ilk Belçika şirketiyiz. Avantajımız hem bütün ihalelerine girebilmek, hem de onlara cevap verebilmek. Hedefimiz Türkiye ağırlıklı çalışmak. Bir Türkiye lobi gücünün burada oluşması gerekiyor.
Brüksel'de Türkiye ağırlıklı çalışan sizden başka bir lobi şirketi var mı?
Cem Duna'nın başında bulunduğu AB Danışmanlık var. Ama tek Belçika şirketi biziz. Belçika şirketi kurmak daha pahalı bir iş. Bu nedenle bu alana şu ana kadar giren olmadı. Brüksel'den başka Washington'da da amacımız Türk şirketlerine hizmet vermek. Kongre nezdinde lobi yapmak. Türkiye'de yatırım yapan Amerikan şirketlerine hizmet vermek. Şirketleri şirketlerle tanıştırmak. Aslında bütün şirketin yapısını, Amerika, Avrupa ve Türkiye ayakları olarak üçe, her bölgeyi de kendi arasında ortaklıklar ve halkla ilişkiler olarak ikiye ayırdık. Halkla ilişkilerde lobi faaliyetleri ağırlıklı. AB Komisyonu'na ve değişik şirketlere lobi hizmeti veriyoruz. Ortaklıklar konusunda
ise, şirketleri şirketlerle tanıştırıyoruz. Avrupa projeleri daha çok Avrupa Yatırım Bankası kullanılarak yapılan projeler. Geniş bir perspektifimiz var. Türkiye ile bağlantımızı da İstanbul'da büromuz aracılığıyla sağlıyoruz.
Türkiye'ye yatırım yapmak için başvuran çok şirket var mı?
Çok büyük yatırımlar yapmak isteyen olduğunu söyleyemem. Ancak, Türkiye ile ilgilenen ve Türk şirketleriyle birlikte ortaklık yapmak isteyen var.
Helsinki'den bu yana yatırımlar konusunda Türkiye'ye olan bakış açısı değişti mi?
Hem AB hem de ABD yatırımcılarında bir rahatlama görüldü. Türkiye'nin nereye gittiği konusunda daha çok önlerini görmeye başladılar. Türkiye'deki mevzuatların AB ile aynı parallelikte gideceğini biliyorlar. Türkiye'yi bir de Uzakdoğu gibi gören yatırımcılar vardı. Onlar belki biraz hayal kırıklığına uğradı.
Ama sözünü ettiğim yatırımcıların sezonluk veya kısa vadeli yatırımları olduğu için bir kayıptan söz edemeyiz. Onun dışında ABD'de gözler yavaş yavaş Türkiye'ye dönmeye başladı. Ancak rakam vermek için çok erken.
Yatırımlar genel olarak hangi alanda yoğunlaşıyor?
Genellikle hizmetle sektöründe. Türkiye bu konuda daha bakir görünüyor. Bu alanda Doğu Avrupa'ya giden yatırımcılarda ciddi bir Türkiye opsiyonu doğmuş görünüyor. Bir de Türkiye'nin Türk cumhuriyetleri ile ilişkileri de AB'nin gözünden kaçmıyor. Örneğin, Belçika'nın en büyük şirketlerinden biri, bana gelerek bir Türk firmasıyla Kazakistan'da ortaklığa girmek istediğini söyledi. Biz de kendilerine yardımcı olduk. Helsinki herkesin kafasında Türkiye opsiyonunu doğurdu. Ancak bu kadar kısa süre içerisinde hızlı gelişmeler beklememek lazım. Bu bir süreç. Ancak ben bu sürecin Türkiye lehine işleyeceğine inanıyorum.
AB kurumlarında Türkiye'ye olan bakış açısı değişti mi?
1992 yılında komisyonda staj yaptığım sırada, 'Sizin burada ne işiniz var' diye sorarlardı. Bugün ise komisyondan kiminle karşılaşsam, bana çok farklı konuşuyor. 'Türkiye aday' diyorlar. 'Ne zaman müzakereye oturacaksınız? Kopenhag kriterlerinden şunu yakaladınız' diye yorumlar yapıyorlar. Bu tür küçük örnekler bile Türkiye'nin imajının çok değiştiğini göstermiyor mu?
Türk lobisi Amerika'da sesini yeterince duyurabiliyor mu?
ABD'de Türkiye'nin lobisini yapan şirketler var. Fakat lobicilik yapan Türk şirketleri henüz yok. Amerika'da lobicilik kurumlaşmış ve çok zor. Lobicilik yapmak için kongrede kayıtlı olmak lazım. Amerika'da senatörler güçlerini oy kitlelerinden alırlar. Lobi gücünüzün olması
için ise oy verenlere hitap etmeniz gerekiyor. Türkler özellikle Güney Carolina'da tekstilde yatırım yapmaya başladılar. Böylelikle yavaş yavaş senatörlerin de dikkatlerini çekiyorlar.
Brüksel'de lobici olmak daha mı kolay?
Zaten Türkiye'nin menfaatleri burada daha fazla. Bundan sonra yapılması gereken Brüksel'de gerçekleşen oluşumları takip etmek. Rekabet konusu Türkiye'de en önemli mevzuatlardan biri. AB'nin her konudaki mevzuatı sürekli değişiyor. Artık Türkiye'nin yapması gereken, 'AB nereye gidiyor' diyerek gelecekteki mevzuat düzenine bakmak. Türk şirketleri dinamik olarak AB'deki gelişmeleri takip etmek zorunda. Olayları gündelik bazda takip etmek, tehditleri gördüğünüz noktada alarm vermek, fırsatlar görünce yakalamak, fırsatlar üzerine geleceğinizi inşa etmek.
Türk lobi şirketlerinin sayısı artacak mı?
Sesinizi duyurmak istiyorsanız bu kaçınılmaz. Birtakım büyük şirketler burada kendi temsilciliklerini kuracak. TÜSİAD içindeki şirketler de ayrılacak. Şu anda ortada bir milli mesele var. Ancak, geleceğe dönük stratejileri var. Pozitif bir lobi gücü çok büyük bir katma değer getirir.
Türkiye'nin yolu uzun diye hiç umutsuzluğa kapıldığınız, karamsarlığa düştüğünüz zamanlar olmuyor mu?
Türkiye bir yola girdi. Türkiye'yi bu yoldan hiçbir AB hükümeti çıkaramaz. Kamuoyu bunu benimsedi. Mesela futbol en büyük lobi. Türkiye'nin daha büyük lobisi olduğuna inanmıyorum. Herkes Türk futbolunu konuşuyor. Postacım bile Türk takımını yakından tanıyor. Galatasarayı, herkes tanıyor. Bu Türkiye'nin başlı başına bir başarısı. Diğer yandan, Türkiye'nin AB'deki yerini sağlamlaştırmak için sivil toplum örgütlerinin büyük çabaları oldu. Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği ve İktisadi Kalkınma Vakfı ilişkilerin en kötüye gittiği günlerde iyimserliği ayakta tuttular. Amerika da bize çok büyük destek verdi. Desteğini de sürdürüyor.
CPS iş başında
Corporate&Public Strategy Advisory Group ya da kısa adıyla CPS'nin Brüksel merkezinde altı kişi görev yapıyor. Brüksel merkezde, başkan Tulu Gümüştekin'e bağlı olarak çalışan Benoit Hambückers Türkiye ile 1996'da imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması'nda AB tarafının müzakerelerini yürüten kişi. ABD'de Clinton döneminde Ulusal Güvenlik Konseyi (National Security Council) üyelerinden eski Amerikan Büyükelçisi Joseph Wilson ise Washington temsilcisi ve kongre nezdinde lobicilik faaliyetlerini üstleniyor. CPS'nin İstanbul'da da bir bürosu bulunuyor.
ÜLKE adına çeşitli etkinliklerle lobi oluşturmak için Türkiye Tanıtım Araştırma Demokrasi ve Laik Oluşum Vakfı kuruldu. Vakfın genel başkanlığını İzmir Milletvekili gazeteci-yazar Hakan Tartan üstlendi, İTO, EBSO gibi kuruluşlar katkı koydu.
‘‘TÜRKİYE Lobisi’’ denilen oluşumun onur kurulunda İsmail Sivri, Ahmet Piriştina, Ziya Beşe, Rıfat Nalbantoğlu, Kemal Çolakoğlu, Ekrem Demirtaş gibi isimler yer aldı. Tartan, ‘‘Ülkemiz artık lobicilikte etkin olmak durumundadır’’ dedi.
ÜLKENİN adını çeşitli etkinliklerle duyurup lobi oluşturmak için Türkiye Tanıtım Araştırma Demokrasi ve Laik Oluşum Vakfı kuruldu. İzmir Milletvekili gazeteci yazar Hakan Tartan'ın genel başkanı olduğu TÜLOV'a İTO, EBSO gibi kuruluşlar da katkı koydu.
‘‘TÜRKİYE Lobisi’’ denilen oluşumun onur kurulunda İsmail Cem, İstemihan Talay, Zuhal Olcay, Kamran İnan, İsmail Sivri, Hikmet Çetin, Ahmet Piriştina, Ziya Beşe, Rıfat Nalbantoğlu, Kemal Çolakoğlu, Ekrem Demirtaş, Yılmaz Karakoyunlu, Necmettin Cevheri gibi isimler yeraldı.
Haksız suçlama
TÜLOV, panel, konferans ve konserlerle Türkiye'yi tanıtırken sorunları kültür, sanat ve bilim yardımıyla aydınlatmaya çalışacak. Türkiye'nin son zamanlarda haksız şekilde suçlandığını belirten Tartan, ‘‘Sözde Ermeni tasarıları, Kıbrıs ve Ege sorunları bunlara örnektir’’ dedi.
TARTAN, ‘‘2000'li yılların en önemli özellikleri lobi ve lobicilik faaliyetlerinin yoğunlaşmasıdır. Ülkemiz artık bu konuda etkin olmak durumundadır. Ürettiğimiz ve tükettiğimiz değerleri dünya insanlarıyla paylaşma zamanı geldiğine inanıyoruz’’ diye konuştu.
Demokratik bir ülke olan Türkiye’de çıkarları paralelinde olan hür teşebbüs hakiki veya hükmi şahısların biraraya gelerek dernek , birlik , oda ,sendika, federasyon ve konfederasyonlarını kurmalarının , kamuoyu ve devlet yöneticilerini etkilemeye ve yönlendirmeye çalışmalarının doğal karşılanması gerekmektedir. Bunun sonucu olarak Sanayi ve Ticarat odaları , Borsalar , ve TOBB dışında , meslek odaları , her ürün türüne ait ithalatçı ve ihracatçı birlikleri esnaf ve sanatkar dernekleri , masleki dernekler , işveren sendikaları federasyonları ve konfederasyonları , TÜSİAD , çeşitli illerde iş adamları dernekleri kurularak rekabet içinde çalışmalarını sürdürmektedirler.
Odalarda küçük büyük her kuruluş tek oy sahibidir. Küçük kuruluşlar çoğunluktadır. Çıkarları farklı olan büyük kuruluşların seslerini odalarda duyurmaları zorlaşınca TÜSİAD kurulmuştur. Ülkemizin çıkarı bu kurumların TOBB’un patronajı altıda , Türk hür teşebbüsünün en üst temsilcsi olarak , bir Hür Teşebbüs Konsey’inin oluşturulmasıdır. Fransa ve Japonya gibi ülkelerde çok başarılı olmuş bu sistemin Türk hür teşebbüsünüde güçlendirmesi
Günümüzde basınla ilişkiler, spesifik ürünlerin duyurusunu amaçlayan ürün
tanıtımı, iç ya da dış hedef kitlelerle iletişim, firmanın daha iyi anlaşılmasını sağlamak için
gerçekleştirilen kurumsal iletişim (corporate communication), yasa koyucu ve hükümet
üyeleriyle iletişimi sağlamak için yapılan lobicilik faaliyetleri, kamusal olaylar, işletmenin
durumu ve imajı hakkında yönetime danışmanlık yapmak halkla ilişkilerin görev ve uygulama
alanı içinde yer almaktadır.